Otuz İkinci Söz, Birinci Mevkıf
… Bütün tabiatperest, esbâbperest ve müşrik gibi umum envâ‘-ı ehl-i şirkin ve küfrün ve dalâletin tevehhüm ettikleri şerîkleri nâmına bir şahıs farz ediyoruz ki, o şahs-ı farazî, mevcûdât-ı âlemden bir şeye rabb olmak istiyor ve hakîkî mâlik olmak, da‘vâ etmektedir. İşte o müddeî, evvelen mevcûdâtın en küçüğü olan bir zerreye rast gelir. Ona rabb ve hakîkî mâlik olmakta olduğunu, zerreye tabiat lisânıyla ve felsefe diliyle söyler. O zerre dahi, hakîkat lisânıyla ve hikmet-i Rabbâniye diliyle der ki: “Ben hadsiz vazîfeleri görüyorum. Ayrı ayrı her masnûa girip işliyorum. Eğer bütün o vezâifi bana gördürecek, sende ilim ve kudret varsa; hem benim gibi had ve hesaba gelmeyen zerrât içinde beraber gezip iş görüyoruz. Eğer bütün emsâlim o zerreleri de istihdâm edip emir tahtına alacak bir hüküm ve iktidar sende varsa; hem kemâl-i intizâm ile cüz’ü olduğum mevcûdlara, meselâ kandaki küreyvât-ı hamrâya, hakîkî mâlik ve mutasarrıf olabilirsen, bana rabb olmak da‘vâ et, beni Cenâb-ı Hakk’dan başkasına isnâd et. Yoksa sus! Hem bana rabb olamadığın gibi, müdâhale dahi edemezsin!..
Dersi metninden takip etmek için:
- Latince: kulliyat.risaleonline.com/#!sozler/266
- Sorularınız için: www.risaleonline.com